- Psikanaliz yalnızca kişiliğin bireysel analizinin değil, ayrıca bireyle toplum arasındaki temel ilişkinin analizinin de temelini kurdu. Çocuğu anne babaya bağlayan sevgi bağları, kişiliğin sonraki uyumunu birbirinden ayrı toplumsal ortamlara hazırlar ve koşullandırır, çünkü bu toplumsal ortamlarda otorite ilişkileri ve iletişim kiplikleri, aile çevresi içinde kurulan eski etkilerin aracılığı ile algılanır.
- Psikanaliz, ''ikinci kişide''ki bir psikolojidir, diğer bir deyişle bir kavrayış psikolojisidir. İçebakış psikolojisi ya da tepkimeli psikoloji, yalnız kültürlü bireyin psişik aygıtının bilinçli tabakasına varır. Davranış psikolojisi (üçüncü kişide), insanı ancak içinde analizin gerçekleştirildiği deneysel bağlamla kişilikten ayrı bir nesne gibi tanıyor. Psikanalizi belirleyen şey, onun bir diyalog psikolojisi olmasıdır. Analizci ile analizi yapılan, içli dışlı bir ilişki içine girmelidir. Çünkü birincinin ikinciyi kendi aile ilişkileri içinde kavraması gerekir. Psikanaliz, Dilthey 'in dileğine karşılık veriyor. İnsan bilimlerinin kurucularından birisi olan şu insan, doğa açıklanıyor, ama insan anlaşılıyor diyordu. Analizi yapılan kişi, tutarlı bir anlatıyı dile getirmek için çaba harcarken, kendi çatışmaları yeniden kendisiyle ilişkilere girer ve bilmediği kendi varlığının boyutlarını üstlenmek için bilinçli edimlerle kendini gerçekleştirir. Kendisini gizleyen düşsel kişiliğine değil de, kendi derin gerçekliğine katılır. Freud 'a karşın deniyor ki, insanı aynı zamanda hem tepilerin oyunuyla, hem sosyo-kültürel belirleyicilikle belirliyor. Bununla birlikte nasıl doğaya yalnız onun kendi yasalarıyla buyruk veriliyorsa, benzer şekilde, bizim haberimiz olmadan bizi belirleyenlerin bilincine varıyoruz ve tüm kendine egemen olmanın koşulu olan kendimizi tanıyarak bu belirleyiciliği aşıyoruz.
- Freud kişiliğin yapısını ve karmaşık düzeneğini aydınlattı. Ona göre kimi kez ileri sürülenin aksine bilinçdışı temel gerçek değildir. Yalnızca Ben'i koşullandırır. Kişilik basit şemanın ötesinde (Alt-Ben, Ben ve Üst-Ben), dinamik bir bileşke, gerçekliği ve eylemi kabul eden yeteneklerimizin toplamı gibi görünür. Kişilik ancak böylece doğuşunda anlaşılabilir. Bu doğuşun düzenekleri çatışma, takılma, geriye dönüş, süblimasyın, ansıtma vb. düzeneklerdir. Freud, sosyo-kültürel durumdaki kişiliğin analizi ile işlemsel kavramlar kazandırdı. Böylece Freud, insanın denetilemeyen bir tepiler yığını ile çılgınlaşan bir hayvan olmaktan uzak olduğunu, insanın bir tarih olduğunu ve psikanalizin bizim kendi tarihimiz olmaya izin verdiğini gösterdi. İtici gücü doğa ile kültür arasındaki çatışma olan bu tarihin olası bir birlik olduğunu ve böylece bizim eğilimlerimizin tinselleştirilmesiyle insanın geliştiğini gösterdi. Ama bunun gerçek bir tinselleştirme olması, diğer bir deyişle, bilinçli olması gerekir, yoksa ailenin, toplumun ya da dinin baskısıyla dıştan benimsetilen eğilimlerin kısırlaştırılması değildir. Ayrıca bu tinselleştirme, herkesin kendi öz doğasına olan sempatisyle düzeltilmelidir.
- Freud 'da altı çizilmesi gerekenlerden birisi de, cinselliğin bir işlev değil, bizim sevgimizi dile getiren bir davranış olduğunu söylemesidir, sonuç olarak bireyin aynı zamanda kendini geçmişiyle birlikte dile getirdiği bir bütün olma tarzıdır.
- Yine psikanaliz çağdaş psikolojiye şu temel düşünceyi getirmiştir. Bedensel ve dinsel olan tüm anlatımlar, en anlamsız gibi görünenler bile (örneğin başarısız edimler, dil sürçmeleri, kekeleme, solak olmak ya da olmamak ve tırnaklarını yemek gibi) ya da en tutarsız olanlar (düş görme, nevroz) gizli bir anlama sahiptir ve bizim geçmişimizle olan ilişkilerimizi beslerler. İnsanın bütünlüğünün, anlamlı bir işlevi bulunduğuna ve kendi gerçeğine dayanan şifreli bir metnini oluşturduğuna bizi inandırır. psikanaliz öncelikle insan düşüncesinin mitlerde yazıldığını ve simgelerle (örneğin Oedipus efsanesi, Toprak-Ana simgesi) dile geldiğini bize anımsatır. Böylece bize yabancı kalan ''anlayışların'' ve kültürlerin analizinin temelini atmıştır. Psikanalitik verilerden başlayarak çocuğun, ''ilkel insanın'' ve akıl hastasının psikolojisi daha iyi anlaşıldı. Kişiliğin oluşumunda çocukluğun rolü ve eğitimin katkısı üzerinde durarak Freudculuk bizim pedagojik yöntemlerimizi ve psikopatolojik sağaltımlarımızı devrimden geçirdi. Freud, kişilik arkeolojisinin gerçek kurucusudur. XIX. yüzyılda (Hegel, Comte, Marx) ortak tarihin boyutlarını ortaya çıkardı. Freud ise tümel bir dinamik olarak insanın boyutlarını ortaya çıkardı.
Bilincin ışığında bilinçdışı belirleyiciliğin bu pasajında, özgürlüğe geçiş tanınacak ve Freud 'un çalışmasının sınırları için yalnızca bir önsöz oluşturuyor. Freud 'un arkeolojik araştırmalarını, felsefi, etik ve teleolojik araştırmalar bütünleyicidir.
Gerçekte psikanaliz kendi başına bir dünya görüşü değildir, öğelere parçalama, kökenlere inmedir. Freud bunu birçok kez doğrulamıştır, o ahlakçılık buyurmaz.
Onun yapıtlarının bir dünya dini kavramına karşı çıkmadığına güvence verdiği bile olmuştur. ''Freud, hiçbir zaman felsefi eğilimlere yanıt vermek istememiş ve yaşanmış anlamların kendisini düşünmemiştir'' Gerçek anlamdaki felsefeye yaklaşmaktan özenle kaçınmışımdır. Bedensel yeteneğim böyle bir kaçışı çok kolaylaştırdı.
Bununla birlikte Freud, yeni bir felsefenin temellerini sağlamlaştırmıştır. Bilincin gerçeklik kadar yanılgının da yeri olduğunu, insanın çekirdeğinin zihin değil, tepi ve arzu olduğunu bilerek, bedenin arkeolojik dili ile aklın söylemi arasına hangi alış verişin konulacağını gösterdi. Güçlü, etkili ve yaratıcı diye düşünülen insanın, kendi geçmişinin kuşku götürmez yer çekimi olduğunu anımsattı.
Yorum Gönder